Create Your Custom Message


 
Çakillilarin mekani
 
  En Başa Dön..
  Site Hakkında Yorumlarınız
  x..x..Genç Forum..x..x
  ORİFLAME Cakıl bayii
  Faydalı linkler
  <=Atatürk=>
  Türk olmak!!
  Ben TÜRK..
  <=Sohbet odaları=>
  Çakıl sohbet Bölümü
  <=İlçemiz Çatalca=>
  Çatalca ilçemiz
  Çatalca Köyleri Bilgileri
  Ögrencinin sözlügü
  Resmi Kurum ve Kuruluşların Telefon Numaraları
  <=Çakıl=>
  Çakıl Mahallesi Bilgisi
  Esnaflarımız
  Cakıllıların gazetesi
  <=Oyunlar=>
  Tavla,okey,stranç
  Oyun Katogorileri
  <=Haberler=>
  Manşetler
  <=Msn=>
  Aşk Nickleri
  Msnni aç
  Msn nick oluşturma
  Geyik nickler
  Taraftar Nickleri
  <=Her Telden=>
  Akıllı Sözler
  Genel Kültür
  Yurdum İnsanı
  Atalarımızdan
  Korkunç ve ilginç olaylar
  Göz Yanılmaları
  Pratik bilgiler
  Hayat Sözlüğü ve şiirler
  Bak unuttuğun bişiler vardır belki
  Zeka soruları & bilmeceler
  <=Komikler=>
  Karikatürler
  Komik yazılar
  Oto arkası Yazıları
  Komik resimler
  Fıkralar
  <=Film dizi & Şarkı sözleri=>
  Dizilerle İlgili
  Şarkı-Sözleri
  <=Sinemalar=>
  Sinema Hakkında
  <=Anti Bush=>
  Anti Bush
  <=Futbol Taraftarları=>
  Galatasaray
  Beşiktaş
  Fener Bahçe
  <=Hikayeler=>
  Bukadar Sevebilir Misin
  Genc kız
  Müthiş Yaa
  Ameliyat
  Cd'ci
  Gercek Aşk
  İçim Acıoo
  Aşkım o Bemin Her Şeyimdi
  SevVdİğİmE...
  Kırık bir aşk hikayesi..
  Türk dizisi değil gercekten yaşanmış bir aşk hikayesi
  <=Smsler=>
  geyik smsler
  Dogum Gunu Smsleri
  Komik Aşk Smsleri
  Yeni Yıl smsleri
  Etkileyici Smsler
  <=ERKEKÇE=>
  Baba Üzerine
  Delikanlı Adam
  Çalışkan Erkek
  Erkek Severse
  Kız Tavlamak
  Kız Bırakmak
  <=Kadınca=>
  Koku İçin
  Cilt Bakımı
  İlginç Bilgiler

Teşekkür Panosu

---Aşagıda İsimleri Gecenlere Teşekkürlerimi İletirim---

*Sevgi,*Gözde,*Ayhan Cihankar,*Eda Aydoğdu,*Eda Sönmez,*İpek Aydoğdu

---Reklamlarınız Vermek İçin ve Reklam Almak İçin İletişime Geçiniz---

Sitene Ekle

Web Sitemize Hos Geldiniz!

www.cakil.adresiyiz.com

Bak unuttuğun bişiler vardır belki

Keskin nişancıya 52 kurşun

Türk kadın savaşçılar, Gelibolu'yu düşmana nasıl dar etti?

İşte o mektup:

Kahramanlık destanının yazıldığı Çanakkale Savaşları'nda Türk kadın savaşçılar Gelibolu Yarımadası'nın her karış toprağında yatan Mehmetçiklerin yanında göğüs göğüse çarpıştı.

Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Öğretim Üyesi Prof.Dr. A. Mete Tunçoku, AA muhabirine yaptığı açıklamada, daha önce inceleme fırsatı bulduğu Avustralya ve Yeni Zelanda arşivlerinde bu konuyla ilgili pek çok belgeyle karşılaştığını söyledi.

Özellikle o dönemde askerlerin ''Keskin nişancı Türk kadınları'', ''Türk kadın savaşçıları'' konularını anlatan mektup ve günlükleriyle karşılaştığını anlatan Tunçoku, Avustralya Piyade Er J.C. Davies'in annesine yazdığı şu mektupta kahraman Türk kadın savaşçılarından bahsedildiğini anlattı:

''Benim de vurulduğum 18 Mayıs 1915 günü keskin nişancı bir Türk kızı, pusuda çarpışıyordu. Gizlendiği yerden gün boyunca ateş etti ve çok sayıda adamımızı vurdu. Ancak gün batmadan bir Avustralyalı tarafından vurulmasına gene de üzüldüm. Güzel, yapılı ve tahminen 19-21 yaşlarında bir genç kızdı. Ölü ele geçirdiğimizde, yanında başka bir Türk'ün ölüsünü de bulduk. Genç kızın bedeninde tam 52 kurşun yarası vardı.''

Prof. Dr. Tunçoku, Mısır'da yayınlanan ''The Egyptian Gazette'' adlı gazetede yer alan ve bir askerin İskenderiye'den ailesine yazdığı mektubunda, Türk kadın savaşçılardan şöyle bahsedildiğini söyledi:

''15 Ağustos 1915 pazar günü savaşa katıldık ve büyük bir tepeyi ele geçirme görevi aldık. Bu arada çok can kaybı verdik. Şarapnel parçaları, makineli tüfek mermileri yanı sıra, pusuda ateş eden keskin nişancı Türk kadın savaşçıların ateşi altında adeta cehennemde ilerlemek gibi bir şeydi bizimkisi. Burada çarpışanların çoğu kadın ve kız. Kendilerini yeşile boyayıp, ağaç ve bodur bitkilerle uyum sağlamış.''

Yeni Zelanda'dan savaşmak için gelen Otago Birliği'ne mensup bir askerin de savaştan sonra ülkesine döndüğünde, kendisiyle yapılan ses kayıtlı görüşme sırasında, ''Bir keskin nişancı Türk savaşçısını yakalamak için operasyon düzenlediklerini, bu nişancıyı ele geçirdiklerinde şaşırıp, kadın olduğunu gördüğünü'' söylediğini ifade eden Tunçoku, tüm bu örneklerin Çanakkale Savaşları'nda bazı kadın savaşçıların da rol aldığını, bunun bireysel bir kaç olaydan çok örgütlü bir eylem olduğu kanısına varıldığını kaydetti

     ATATÜRKÜN CVP VEREMEDİĞİ TEK İNSAN

Atatürk, Mersin'e yaptığı seyahatlerden birinde, şehirde gördüğü büyük
binaları işaret ederek sormuş:
-Bu köşk kimin?
-Kirkor'un.. .
-Ya şu koca bina?
-Yargo'nun.. .
-Ya şu?
-Salomon'un. ..

Atatürk biraz sinirlenerek sormuş:
-Onlar bu binaları yaparken ya siz nerede idiniz? Toplananların
arkalarında bir köylünün sesi duyulur:

-Biz mi nerede idik? Biz Yemen'de, Tuna Boyları'nda, Balkanlar'da,
Arnavutluk Dağlarında, Kafkaslar'da, Çanakkale'de, Sakarya'da savaşıyorduk
paşam...
Atatürk bu anısını naklederken:
-Hayatımda cevap veremediğim tek insan bu ak sakallı ihtiyar olmuştur, der
dururdu....


                  SUNAY AKININ KALEMINDEN

Yıl 1910..

Fransızlar yenı bulusları olan uçagı tanıtmak ıçın tüm uluslardan katılımcıları davet ederler...

Herkes böyle bır ıcatın gerçeklesmıs olması nedenıyle saskın ve
Meraklıdır...

Dönemın osmanlı hükümetıne de katılımcı ıçın haber gönderılmıs...

Hükümet ıcatlara oldukça meraklı olan alı rıza pasa yı gönderelım o
Meraklıdır demısler...ve derhal saraya çagırmıslar...

Kendısıne fransızların bulusundan bahsetmısler ve osmanlı yı temsılen
Gıtmesını ıstemısler...

Alı rıza pasa bu nu bız yapmalıydık demıs ıçınden hayıflanarak...

Yalnız demısler pasa ya davet 2 kısılık yanına 1 kısı daha al onu da sen
Belırle demısler...

Alı rıza pasa bıraz düsünmüs ve bır delıkanlı var onu götüreyım demıs...

Neyse alı rıza pasa ve delıkanlı parıs'ın yolunu tutmuslar...

Parıs'te otel e yerlesmısler...ve bulusun gösterılecegı gün kala balık
Meydan ve pıst herkes merakla

Beklıyor..derken pılot hazırlıklarını yapıyor...üstüne mont gıyıyor bırde
Gözlük takıyor...uçak havalanıyor...

Parendeler taklalar manevralar müthıs bır gösterı... Pıste ınıyor...
Alkıslar arasında ınıyor uçaktan...

Herkes kıskanç ama saskın .... Bır yetkılı bır gönüllü ıstıyor..pılotun
Arkasında ona eslık edebılecek cesaretı olan..

Bızım delıkanlı atılıyor.. Ben ben... Tamam, denıyor ve delıkanlıya gözlük
Ve mont verılıyor...

Delıkanlı montu gıyıyor gözlügü takıyor.. Kalabalıktan sıyrılmak üzere ıken
Alı rıza pasa kolundan tutuyor..

Bosver sen bınme bırak baskası bınsın dıyor...neden dıye soruyor delıkanlı
Bırsey mı hıssettınız.. Yok, sen yıne de

Bınme evlat dıyor... Derken baskası bınıyor uçaga..uçak havalanıyor delıkanlı öfkelı pasa ya ... Parandeler..manevralar.. Derken uçak alev
Topuna dönüyor ve pıste çakılıyor..2 ölü...

Delıkanlı pasaya bakıyor hayretler ıçınde... Pasa magrur ve mutlu bır ınsanı kurtardıgı ıçın...ama bır baskası ölmüstü....

Ama kurtardıgı bır ınsan degıldı....

Bır ulustu...

Çünkü delıkanlı mustafa kemal atatürk' tü....

SUNAY AKIN ......

            BU UNUTULUR MU?

Birinci Dünya Sav aşı'nda İngilizlere, 150 bin askerimiz esir düştü. Bu askerlerden bir kısmı da Mısır'ın İskenderiye şehri yakınlarında bulunan Seydibeşir Usare Kampı'na hapsedildi.

Kampın tam adı, 'Seydibesir Kuveysna Osmanli Useray-i Harbiye Kampı' idi. Bu kampta, 1918'de Filistin cephesinde esir düşen 16. Tumen'in 48. Alayı'na bağlı Osmanlı askerleri tutuluyordu.

12Haziran 1920'ye kadar iki yıl boyunca her türlü işkence, eziyet, ağır hakaret ve aşağılamaya maruz kaldılar.

Kamptaki, Türkçe bilen Ermeni tercümanların yalan yanlış çevirileri ve kışkırtmaları nedeniyle, kampların İngiliz komutanları, azılı Türk düşmanı kesilmişlerdi. Savaş bitmişti. Ancak, kamptaki ağır koşullar nedeniyle ölenler dışındaki askerleri teslim etmek, İngilizler'in işine gelmiyordu. Çünkü, olası yeni bir savaşta, bu askerlerin yeniden karşılarına çıkabilecekleri, Ermeniler tarafından, İngilizlerin beyinlerine işlenmişti.

Çözüm toplu katliamdı... Askerlerimiz, mikrop kırma bahanesiyle, süngü zoruyla dezenfekte havuzlarına sokuldu. Ancak suya normalin çok üzerinde krizol maddesi katılmıştı. Mehmetçik, daha ayağını soktuğunda, aşırı krizol maddesi nedeniyle haşlanıyordu. Ancak İngiliz askerleri dipçik darbeleri ile askerlerimizin havuzdan çıkmalarına izin vermiyorlardı. Mehmetçikler, bele kadar gelen suya başlarını sokmak istemedi. Ancak bu kez İngilizler havaya ateş etmeye başladı. Askerlerimiz, ölmemek için çömelerek başlarını suya soktular. Ancak başını sudan kaldıran artık göremiyordu. Çünkü gözleri yanmıştı...

Dışarı çıkanların halini gören sıradaki askerlerimizin direnişleri de fayda etmedi ve 15 bin askerimiz kör oldu. Bu vahşet, 25 Mayis 1921 tarihinde TBMM'de görüşüldü. Milletvekilleri Faik ve Şeref beyler bir önerge vererek, Mısır'da esirlerin krizol banyosuna sokularak 15 bin vatan evladının gözlerinin kör edildiğini, bunun faili olan İngiliz tabip, garnizon komutanı ve askerlerinin cezalandırılması icin TBMM'nin teşebbüse geçmesini istediler.

Tabii ki yeni kurulan devletin bin türlü sorunu vardı. Bu hesap sorma işi de unutuldu gitti.

Ama onlar unutmuyorlar...

Kendi ihanetlerini bile soykırım ambalajına sarıp, dünya kamuoyuna sunuyorlar.
ERMENİLER SOYKIRIM YAPILDI DİYE DÜNYAYI AYAĞA KALDIRIYOR, BİZİM TARİHİMİZDEN HABERİMİZ YOK!!! 


                    DİNLE BENİ

Dinle beni!
Bazen birileri kulağımıza fısıldar, bazen de birileri avazının çıktığı
kadar haykırır: Dinle beni !.. Bu yazıda sizlere dinlemenin öneminden
bahsetmek istiyorum. Biliyorum, bu konu ile ilgili onlarca, belki de
yüzlerce yazı okumuş veya bir yerlerde bir şeyler duymuşsunuzdur. Bu, çok
normal. Çünkü insanoğlu, dinlemenin önemini ne kadar bilse de, gerek
toplumsal niteliklerimizden gerekse alışkanlıklarımızdan dolayı uygulamıyor.
İşte bu nedenle yıllardır dinlemenin önemi vurgulanıyor, bu konuya dikkat
çekilmeye çalışılıyor.Sizlere başımdan geçen bir olayı aktarmak istiyorum:
2005 yılında oldukça büyük bir tekstil tesisinde fabrika çalışanlarına bir
dizi eğitimler gerçekleştiriyordum. Eğitimin konusu ise motivasyon üzerine
odaklıydı. Eğitim, fabrikanın içerisindeki bir seminer salonunda
gerçekleşiyordu. Katılımcı sayısı ise oldukça fazlaydı ve bir grupta
yaklaşık 40 katılımcı ile çalışıyordum. İşte bu grupların biriydi. Sabah
09.30'da eğitime başladık. Başlar başlamazda iki kişiden oluşan küçük
gruplarla bir çalışma gerçekleştiriliyor ve herkes bu çalışmaları ile ilgili
fikirlerini sırayla aktarıyordu. Sanırım 10 ya da 12. katılımcıya sıra
geldiğinde karşımda yüzüme tuhaf bir ifade ile gözlerini dikip bakan biri
vardı. Gayri ihtiyari "Evet, söz sizde" dedim. Aldığım tepki ise çok
ilginçti.
Söz konusu katılımcı yüksek ve sert bir ses tonuyla; "Hocam," dedi ve
gömleğinin cebinden dörde katlanmış bir kağıdı bana uzatarak aynı ses
tonuyla devam etti. "Hocam, oku bunu!"

Hani bazen kısa süreli şoklar yaşarsınız ya, işte bu da onlardan biriydi
benim için. Düşünsenize, eğitim veriyorsunuz ve ilk 20. dakikada bir
katılımcı size bir mektup uzatıyor. Hem de erkek! İnsanın aklına bir çok şey
geliyor elbette. İçinden dedim ki; "Yapma yahu! Daha ilk gün ve ilk saat,
bari şimdi yapma, işimiz var seninle herhalde". Her neyse, bana uzattığı
kağıdı gülümseyerek almaya çalışırken, o devam etti : "Hocam, ben ruh
hastasıyım" Yaşadığım şok yavaş yavaş yerini kabusa bırakıyordu sanki.
Kağıdı aldım, açtım ve gerçekten de hissettiğim sanki kabusta olduğumdu.
Çünkü kağıtta şu yazıyordu:

"Major Depresif !" ve devamında: "Kapalı yerde kalamaz, yalnız dolaşamaz,
tehlikeli!".

Tüm içtenliğimle söylüyorum, ne hissettiğimi bilemezsiniz, çünkü bende
hayatımda ilk defa böyle bir olay ile karşılaşıyordum. Bir an ne yapacağımı
bilemedim ve bana raporunu uzatan bu katılımcıya bakışlarımla "Ne
yapmalıyım?" demeye çalışırken o devam etti. "Hocam, bu benim raporum. Ben
burada uzun süre duramam, dışarı çıkmalıyım, sigara içmeliyim, ilaçlarımı
içmeliyim. Duramam ben burada." Sigara içmememe rağmen tiryakilerin
düşkünlüğünü anlıyordum. Fabrika içinde sigara içmek kimyevi madde ve
tekstil ürünlerinden dolayı kesinlikle yasaktı ve içenlerin yaklaşık 7-8
dakikalık bir mesafe yürümeleri ve bahçeye çıkmaları gerekiyordu ki, bu
eğitimdeki normal araları son derece kısıtlayıcı bir durumdu. Bir yandan da
bu kişinin rahatsızlığını düşünürsek. Birkaç saniye düşündükten sonra cevap
verdim. "-Tabii ki, sen istediğin zaman çıkabilirsin, bana gözünü kırp ve
istediğin zaman çık" dedim. Ancak bu cevabım kendimi tatmin etmemişti. Çünkü
o katılımcıyı kaybetmeyi göze almıştım ve bu ilkesel olarak bana uygun
değildi. sadece ona odaklansam da diğerlerini kaybetme riskim vardı. Bana
tek yol kalıyordu, raporunun ya da rahatsızlığının ona olan davranışlarımı
farklılaştırmama neden olmamasına çalışmak. Yani ona da herkesten farksız
davranmak.

Aynen bu şekilde devam ettim eğitime. Benim için o ve diğerleri aynıydı.
Söz almak istediğinde herkes gibi bekletmeden söz vermeye çalıştım,
söylediklerini dinledim ve diğer katılımcılarında dinlemesini sağladım. Bir
süre sonra şunu gözlemledim, hiç dışarı çıkmamıştı. Aralarda dahi o
arkadaşlarını toparlayıp sınıfa sokuyordu, aktif katılımcıydı. Ertesi sabah
en erken de o gelmişti. Bu durumdan dolayı çok mutluydum. Ancak asıl
mutluluğum ve hayatımın dersi ikinci günün sonunda vedalaşırken ortaya
çıktı. Eğitim bitmişti, sırayla herkesle vedalaştım ve en son o kalmıştı.
Bana doğru geldi ve; "Hocam, teşekkür ederim" dedi ve devam etti. "Bana çok
ama çok yardımcı oldunuz, uzun zamandır ilk defa kendimi bu kadar rahat
hissettim." Çok şaşırmıştım. "Ben. Ben sana ne yaptım ki?" diye sordum.
Cevabı ise, işte bu yazının ana fikrinin önemini ve benimde en önemli hayat
dersimi net bir şekilde anlatıyordu.

"Beni dinlediniz... Beni kimse dinlemiyor biliyor musunuz? Hasta olduğum
için herkes benden kaçıp gidiyor ve insanların beni dinlememesi beni
çıldırtıyor. Buna dayanamıyorum. Ama siz hep beni dinlediniz. Bu benim için
en değerli duygu, birinin beni dinlemesi için neredeyse insanlara
yalvarıyorum ama kimse beni dinlemiyor. Beni dinlediniz ya. Size teşekkür
ederim."

Evet bu benim hayat dersimdi. Dinlemenin ne kadar önemli bir olgu olduğu bir
kez de böyle çıkmıştı benim karşıma.

"İnsanın iki kulağına karşılık, bir ağzı vardır." Neden mi? 'İki dinle, bir
konuş' diye. Ama biz genelde ne yapıyoruz? Dinlemiyoruz. Dinlemeden
konuşmaya çalışıyoruz. Anlamadan anlaşılmaya çalışıyoruz. O halde bu bizim
gerçek ve içten iletişimler kurmamızı da engellemiyor mu? Dinlemek saygıya
giden en etkin yol. Çalışanlarında, çocuklarında, ev hanımlarının da,
sokaktaki insanlarında en temel beklentisi bu değil mi? Dinlenilmek. Herkes
dinlenilmek ister. Eğer bir insana gerçekten değer veriyorsanız, vermek
istiyorsanız, değer verdiğinizi belli etmek istiyorsanız, yapacağınız bir
tek şey var. Karşınızdakine kayıtsız şartsız konsantre olmak ve etkili bir
şekilde dinlemek. Ama, işitmek ile dinlemeyi karıştırmadan dinlemek.
İşitmek, çevredeki sesleri duymak ama dinlemek bu duyulanlara anlam yüklemek
demektir. İşimize geldiği gibi dinlemekten vazgeçelim, yalnızca duymak
istediklerimizi duymaktan vazgeçelim. karşımızdakini yüreğimizle,
beynimizle, her şeyimizle dinleyelim. insanları ne kadar etkili ve içten bir
şekilde dinleyebilirsek, insanların içerisindeki iyi yanları da ortaya
çıkartmanın anahtarlarını, karşımızdakinin dilinin altındaki baklaları,
görünen ihtiyacının arkasındaki gerçek ihtiyacı da ortaya çıkarabilme
becerisine sahip oluruz. Dinlemek değil sorunların azaltılmasında,
sorunların çıkmaması için en önemli kavramlardan biridir. Çünkü kişilerarası
iletişim becerisin geliştirmenin, içten ve etkili bir şekilde gerçek
iletişimler kurabilmenin en önemli yolu dinlemeyi bilmektir. Ne cevap
vermeyi düşünmeden dinlemek, ne söylerse söylesin, kim olursa olsun,
önyargısız, saygıyla, içten dinlemek. Farklı insanları da dinlemek. herkes
dinlemeye değer, çünkü herkesten alınabilecek, öğrenilebilecek çok ama çok
şey vardır. Herkesin söyleyecek, anlatacak çok şeyi vardır. Hayat bir
fırsatlar dünyasıdır, ama bu fırsatlar ancak hazır olana gelir. Bu durumda
bizim hazır olma düzeyimiz ise dinleme becerimizin kalitesiyle doğru
orantılıdır. Sevdiğinizi, eşinizi, çocuğunuzu, çalışanınızı, patronunuzu,
çaycıyı, garsonu, sokaktaki adamı, yoldaki kadını... Kimi olursa olsun
dinleyin.

Satış alanında çalışanlar; müşterinizi dinleyin, iyi satıcı çok konuşan
değil, çok iyi dinleyen satıcıdır.

Anneler ve babalar; çocuğunuzu dinleyin. Bakın doğduğundan beri kendini
dinletebilmek için her yolu deniyor.

Sevdiğinizi belli etmek için anahtar kelime dinlemektir.

Yöneticiler; çalışanlarınızı dinleyin, en büyük ihtiyaçları herkesin olduğu
gibi onlarında dinlenilmektir çünkü.

Herkesi dinlemeye değer, çünkü aklın yolu kulaklardan geçer.

Sözlerimi burada, noktalarken herkesin bildiği bir dörtlüğü tekrar
hatırlatmadan geçemeyeceğim;

Bilmek için bakmak,
Bakmak için görmek,
Görmek için anlamak,
Anlamak için ise dinlemek gereklidir.

Dinleyin... Lütfen insanları dinleyin... Sizin de olduğu gibi, hepimizin
dinlenilmeye çok hem de çok ihtiyacı var...

 

Ataturk'un Amerika'ya yaptigi konusma

http://www.youtube.com/watch?v=dJmigPeo5EM
seyredin Atam Amerika'lılara yapmış olduğu konuşmada yanındaki sefirin duruşuna bir dikkat edin adam esas duruşta ve YÜCE ATAM'ın hareketlerini taklit ediyor.
gelin görünkü 2007 yılında cumhurbaşkanımız başkomutanımız avrupa birliğinde yaptığı görüşmelerde yanında iki bakanla beraber izahat veriyor ve tek başına oturamıyor Türkiye'nin hali nice dir

                HALA UYANZMIYORUZ

Avrupa birliği uyum yasaları, PKK terörü, yeni anayasa (nedir ne değildir), Meclisimizde terör uantıları.......ve daha niceleri....

............... İzmir kurtulmuş, çok tatlı bir yorgunluk, Ankara'ya hareket edilecek... Trene binerler ve kompartımana çekilirler. Ertesi gün, yaveri, Atatürk’ün kompartımanının kapısını çalar. Atatürk, yorgun, bitkin bir halde kravatını yıkamaktadır. Yaveri:
"Paşam bu ne hal, hiç uyumadınız herhalde; niye böylesiniz", der.
"Çocuk, kompartımanıma yastıkla battaniye koymayı unutmuşsunuz, kolumu yastık yaptım ağrıdı, setremi yastık yaptım üşüdüm, uyumadım kalktım", der. Yaveri: "Aman Paşam! Birimize haber vereydiniz; hemen size bir yastıkla battaniye getirirdik", der.
Ve bir ülke kurtarmaktan dönen komutan tarihi bir cevap verir:
"Geç fark ettim, hepiniz en az benim kadar yorgundunuz, hiç birinize kıyamadım. Önemli olan benim uyumam değil; milletimin rahat uyuması". ATAMIZ SAYESİNDE NE KADAR RAHAT UYUYORUZ Kİ; HALA UYANAMADIK?

BU UNUTULUR MU ? (Ama malesef unuttuk...)

Birinci Dünya Savaşı'nda Ingilizlere, 150 bin askerimiz esir düştü. Bu askerlerden bir kismi da Mısır'ın Iskenderiye şehri yakınlarında bulunan Seydibeşir Usare Kampı'na hapsedildi.

Kampın tam adı, 'Seydibesir Kuveysna Osmanli Useray-i Harbiye Kampı' idi. Bu kampta, 1918'de Filistin cephesinde esir düşen 16. Tumen'in 48. Alayı'na baglı Osmanlı askerleri tutuluyordu.

12Haziran 1920'ye kadar iki yıl boyunca her türlü işkence, eziyet, agır hakaret ve aşagılamaya maruz kaldılar.

Bu insanlık dışı muamelenin nedeni ise Ermeniler idi...

Kamptaki, Türkçe bilen Ermeni tercümanların yalan, yanlış çevirileri ve kışkırtmaları nedeniyle, kamplarin Ingiliz komutanları, azılı Türk düşmanı kesilmişlerdi. Savas bitmişti. Ancak, kamptaki ağır koşullar nedeniyle ölenler dışındaki askerleri teslim etmek, Ingilizler'in işine gelmiyordu. Cünkü, olasi yeni bir savasta, bu askerlerin yeniden karşılarına cıkabilecekleri, Ermeniler tarafından, Ingilizlerin beyinlerine işlenmişti.

Çözüm toplu katliamdı... Askerlerimiz, mikrop kırma bahanesiyle, süngü zoruyla dezenfekte havuzlarına sokuldu. Ancak suya normalin cok uzerinde krizol maddesi katılmıştı. Mehmetçik, daha ayağını soktuğunda, aşırı krizol maddesi nedeniyle haşlanıyorlardı. Ancak Ingiliz askerleri dipçik darbeleri ile askerlerimizin havuzdan çıkmalarina izin vermiyorlardi. Mehmetçikler, bele kadar gelen suya başlarını sokmak istemedi. Ancak bu kez Ingilizler havaya ateş etmeye başladı. Askerlerimiz, ölmemek için çömelerek başlarını suya soktular. Ancak başını sudan kaldıran artık göremiyordu. Cünkü gözler yanmıştı...

Dışarı çıkanların halini gören sıradaki askerlerimizin direnişleri de fayda etmedi ve 15 bin askerimiz kör oldu. Bu vahset, 25 Mayis 1921 tarihinde TBMM'de görüşüldü. Milletvekilleri Faik ve Şeref beyler bir önerge vererek, Mısır'da esirlerin krizol banyosuna sokularak 15 bin vatan evladının gözlerinin kör edildiğini, bunun faili olan Ingiliz tabip, garnizon komutanı ve askerlerinin cezalandırılması icin TBMM'nin teşebbüse geçmesini istediler.

Tabiiki yeni kurulan devletin bin türlü sorunu vardı. Bu hesap sorma işide unutuldu gitti.

Ama onlar unutmuyorlar...

Kendi ihanetlerini bile soykırım ambalajına sarıp, dünya kamuoyuna sunuyorlar. En üzücü olanı da malum birilerinin, bu karalama kampanyalarına çanak tutması...


ŞEHİTLERİMİZE SAYGINIZ VARSA 3 dakikanızı almaz bu yazıyı arkadaşlarınıza göndermek.

ERMENİLER SOYKIRIM YAPILDI DIYE DÜNYAYI AYAĞA KALDIRIYOR BİZİM TARİHİMİZDEN HABERİMİZ YOK.

 

 

 
 
 

DUYURU PANOSU

---Duyurular---

Cakıl mahallesinin sitesine HOŞGELDİNİZ Reklamlarınız için bize ulaşın ******REKLAMLAR***** Oriflame kozmetik ürünleri siparişi alınır...Oriflama kozmetik ürünleri bölümünden iletişime geçiniz.. -----------------------------------Sitemizin kendine özel chat bölümü acılmıstır.Çakıl sohbet bölümüne tıklayıp nick belirledikten sonra sohbete başlayabilirsiniz---------------------------------

---Reklamları,duyuruları burdan Takip edebilirsiniz---

Sitene Ekle

Sizden gelen Sözler

---Öncelikle Paylaşımınız için Teşekkürler---

########Tüm Türkiye tuttu nefesini dinledi Kanaryanın sesini koskoca bir Aslan oturmuş ağlıyor kesmişler yelesini -------Turan AĞA------- ########Sayın fenerliler yanemediğiniz takımların listesini 1905 galatasaraycelle gönderin onlar sizin için yensin-Fenerli misin allah başka dert vermesin ------Cumhur ATA------########Sapsarıyla Kırmızı Kalbimizin Yıldızı ,Sampiyon Ol Cimbombom Al Bizim CANIMIZI------Ayhan CİHANKAR------########EĞER birgün galatasaraya birşey olursa ki olmaz hani olursa onu ait olduğu yere gömün _KALBİMİZE_------Seda AYDOĞDU------########Bir Fenerli, 10 Beşiktaşlı , 20 Trabzonlu ve Bütün Cimbomlulara Bedeldir-Gülersem Sevincim, Ağlarsam Gözyaşım, Ölürsem Toprağım Ol Fenerbahcem.------Gülşen GÜR------########Nasıl Geldiysek Birgün Öyle Gideceğiz Galatasaraylı Doğduk GALATASARAYLI Öleceğiz--------Eda AYDOĞDU------########

---Sözler Hakkında Yorumlarınızı Bekliyoruz Sözleriniz İçin İletişime Geçiniz---

Sitene Ekle

 
www.cakil.adresi.com  
  Web Sitem Hakkında Yorumlarınızı Önemsiyorum....
İletişim Sayfasısına Yorumlarınızı Bekliyorum...











 
Reklamlarınız için  
 

www.cakil.adresiyiz.com Sitesine HOŞGELDİNİZ


Myspace Graphics
 
Çakıl Sohbet Bölümüne HOŞGELDİNİZ --Üye adı-- Yerine İstediğiniz niki yazın ve --Tamam--a basıp sohbete katılınız Daha Keyifli sohbet için Lütfen Chat sayfamızı Arkadaşlarınıza TAVSİYE EDİNİZ www.cakil.adresiyiz.com"


Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol